Bursa deyince yazlık gelir aklıma içten içe dalarım çocukluk yıllarıma. Bursa deyince yaz akşamları, sahilde yakılan ateş, yağmur yağdığında evden denize nasıl koştuğunu hatırlamadan denize girişlerim, dar patikalı köy yolları, bisikletle girilen toprak bahçelerde dalından meyve yemelerim, iskeledeki çiğ börekçi ve daha birçok şey gelir aklıma. Meğer ben tüm çocukluğum boyunca Bursa’yı Armutlu sahilinden ibaret bilmişim, heryer öyle sanmışım bu şehirde. Yazlığımızı sattığımızda Armutlu’nun doğası ve kültürü değişmiş diye duydum, kalben uzaklaşmıştım bu şehirden.
98 yılından sonra sadece güneye giderken yolcu ve hancı misali uğradığım ve devam ettiğim bir şehir olmuştu burası benim için. Gel zaman git zaman derken belki bir düğün, küçük bir organizasyon sebebiyle farklı bölgelerine kısa kısa gitmişimdir bu yıllarda da.
Evet İstanbul’a, yaşadığım şehire çok yakın bir yer. Fakat yıllarca hiç konusu geçmemiş sanki bu binbir çeşitli zenginliği olan şehrin. Hayır o değil de tarih dersinde öğrendiklerim de mi bana rehberlik etmemiş bunca zaman. Neyse siteme girersem kendime ve yakınlarıma zaman kaybı olur, geç olsun da güç olmasın diyelim gezip görmelerimize.
Geçtiğimiz kış snowboard sebebiyle kar tatili için Uludağ’a gittiğimizde Bursa’lı arkadaşlarımızla biraraya gelmiştik. Sohbet muhabbet derken aslında Bursa’nın ne çok yeri var görülmeye değer dedim kendi kendime. İlk yakaladığım fırsatta Bursa Ulu Camii ve Bursa Ulu Çarşı ile başladım. Bakalım zaman ne gösterir, belki bir sahil kasabası, belki dağların karlı tepesi hikaye olur bir sonraki Bursa yazıma.
Ulu Camii’yi internette araştırdığımda I.Bayezid tarafından 1396-1400 yılları arasında yapıldığı ve 20 kubbeli bir yapıya sahip oluşu ve daha nice detaylı bilgiye Vikipedi’dan ulaşmıştım. Görsellere baktığımda da oldukça iyi çekilmiş yapının bütününü gösteren fotoğrafları bulabiliyorsunuz. Ben biraz daha detayların yakalamak ve fotoğraflamak istedim.
Eski Garaj’ın orada arabadan indik ve taksiyle 5 dakikada Bursa Ulu Camii’ye vardık. Taksicinin dediğine göre eski halleri yokmuş buraların artık çok kalabalıkmış yollar, bazen 20-25 dakika sürebiliyormuş bu kısacık mesafe. Hava o gün yağmurlu olmasına rağmen ortalık epeyce kalabalıktı.
Yağmurdan ötürü hafiften griydi şehir. Ve fakat caminin detayları o kadar güzeldiki gri bile soldurmuyordu ışıltısını. Oldukça hareketliydi camiinin içi, çok rahat hareket edemesem de birkaç detay önemliydi benim için. Başta içeri girer girme göze değen o havuz, havuzun tepesinden sarkan lamba, bahçesindeki hayratın yıllara dayanan güçlülüğü, çeşmeler, han ile arasındaki duvarlar, pencelerindeki demir korumalıklardan görünen çarşının insana yaşamla ibadetin ne kadar da iç içe olduğunu hatırlatması etkiledi beni… Yine bu cami hakkında en çok duyacağınız şey evreni ve güneş sistemini ifade eden minbere işlenmiş şekillerdir. 600 yıl önce işlendiği söyleniyor, o zamandan bu bilgiye sahip olmak (!) Biz camii’deki ziyaretimiz tamamlanınca hemen içinden çıktığımızda Bursa Ulu Çarşı’da bulduk kendimizi.
İçinde minik minik dükkanların yer aldığı bir yer burası. Tekstile, el yapımına, emeğe dair ne varsa var bu çarşıda… Ben bizzat kendim gezsem de heryerde gördüğümüz havlu fotoğraflarını paylaşmayacağım sizinle. Sanki Fransız ekolünden gelen kırmızı küçük kız çocuğu elbisesi ile hamam takımı objektifime en çok girmek isteyenlerdi benim gözümde. Onları da aşağıda paylaştım. Çarşının içinden meşhur çikolatalı kestane şekeri ile havlularımızı alıp, ipekten şallara hayran kaldıktan sonra yemek ile günümü sonlandırdım.
O kadar çabuk geçiyor ki burada zaman, hızlıca çokça yeri gezmek yerine doya doya yaşamak istedim ben burayı. Biz eşimin de tavsiyesi ile tarihi Çiçek Izgara’da yemeğimizi yedik. Köftesi gerçekten gidilmeye değer lezzette. Eşimle ve her iki ailemle birlikte keyifli bir kapanış oldu.
Çiçek Izgara’ya giderken hemen Ulu Camii’nin yanında Gazi Orhan Camii’nin önünden geçtik, vaktim kalmadığı için dışardan bir kare fotoğrafını alabildim. Vikipedi’den 1392’de yapıldığını okuduğum gibi, oradayken de Gazi Orhan Camii’yinin Ulu Camii’den daha eski olduğunu duydum.
Kısa ama keyifli bir gezi oldu. Bana eşlik eden canım anneme ve bizi götüren eşime teşekkür ederim. 🙂
Leave a Reply