Ebeveyn olmak!
Hayatın en zorlu ama aynı zamanda en ödüllendirici rollerinden biri diyebilir miyiz? Bu rol, sevgi, sabır ve fedakarlıkla dolu bir yolculuk, elbette diyebiliriz. Ebeveynliğin dengede kalmakta zorlayıcı olduğu anlar olabilir, ancak en önemli olanı, bu yolculukta elimizden gelenin en iyisini yapmak.
Özellikle de bizim kültürümüzde, toplumun da etkisiyle evlilikten hemen sonra anne babalık rolüne hızlı bir geçiş yapılıyor. Aslında çocuğumuz doğduğunda onunla ilgilenmeye, onu büyütmeye ve ona en iyi şekilde rehberlik etmeye hazır olmamız gerekirken, hayattaki diğer sorumluluklarda olduğu gibi etraflıca düşünmeye veya ön hazırlık yapmaya fırsat bulamıyoruz. Diğer taraftan bu hazırlığın nasıl yapılacağına dair net bir tarif olmayip, nasıl yapılması gerektiği de bir muamma. Sonuç olarak ebeveyn, çocuğuyla baş başa kaldığında, kendi çocukluk serüveninden getirdiği tüm anıları ve tecrübeleri istemsizce ortaya çıkarıyor.
Bilimsel araştırmalar, ruhsal ve fiziksel sağlığın genetik yolla aktarılabildiğini destekliyor. Bu da ebeveynlerin geçmişlerinde yaşadıkları travmaların çocuklarına yansıyabileceği anlamına geliyor. İnsan, hayatı boyunca travmatik deneyimler yaşar ve bu deneyimlerin etkileri genellikle farkına varılması ve çözümlenmesi zor olan derin yaralar bırakır. Ancak, günümüzde geçmişe kıyasla çok daha şanslıyız! Artık birçoğumuz geçmiş travmalarımızın farkına varabilecek bilgi ve araçlara sahibiz. Ve bunun üstesinden terapi, farkındalık çalışmaları ve kişisel gelişim yöntemleri ile gelmeyi öğrenebiliyoruz.
Elbette, hala bu farkındalığa sahip olmayan veya sahip olsa dahi çözüm yollarını aramayan kişiler var. Var olmaya da devam edecek. Ne acı ki, kendi travmalarını çözemeyen yetişkinler, bu olumsuz deneyimlerin bedelini çocuklarına ödetiyorlar. Bu sadece çocuk ile olan ilişkiye değil, aile bütünlüğüne ve çift ilişkilerinin temellerine kadar etki yaratıyor. Bazen, tüm ailenin dağılmasına bile neden olabiliyor.
Ama unutmayalım ki, değişim ve gelişim her zaman mümkündür! Kendi yaralarımızı iyileştirerek, çocuklarımıza daha sağlıklı ve güçlü genetik kodlar bırakmak da elimizde. Bu hem bizim hem de gelecek nesillerin daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmesi için atılacak önemli bir adımdır. Bu yolculukta her adım hem kendimizin hem de çocuklarımızın yaşamını daha sağlıklı ve daha güzel kılacaktır.
Bize düşen kendi hikayemizi iyileştirmek ve çocuklarımıza en iyi mirası bırakmak.
Sevgiyle kalın 🙂
Leave a Reply