İstanbul’da Boğaz’ın kıyısında, kendine has o güzel bahçesine saklanmış bir cevher var: Milli Saraylar Resim Müzesi. Bu yapı aslında Dolmabahçe Sarayı’nın son ve dördüncü bölümü, yani Veliaht Dairesi. Ancak, benim gibi Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret etmiş ama henüz bu müzeyi keşfetmemiş olanlar da olabilir. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, burası bir dönem Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne bağlı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi olarak biliniyordu. Üzerinde çalışıldı, yeniden düzenlendi ve 2014 yılında bugünkü haliyle kapılarını açtı.
Henüz burayı ziyaret etmediyseniz, naçizane tavsiyem, buraya Dolmabahçe Sarayı’na ilave olarak değil de başlı başına bir gezi planı yaparak gitmenizdir. Eğer bu fikir aklınızın bir köşesinde yer ettiyse, hemen ilk müsait zamanınıza göz atın; neler yapabileceğinizi anlatacağım.
Benim gibi rotanızı doğrudan Milli Saraylar Resim Müzesi’ne çevirdiyseniz, hele de Anadolu Yakası’ndan geliyorsanız, vapurla Boğaz’a açılmak harika bir başlangıç olacaktır. Yanınıza da güzel bir kitap aldıysanız, vapur yolculuğu oh ne âlâ. Beşiktaş Vapur İskelesi’nde indikten sonra Dolmabahçe Sarayı’na doğru, yolun sol tarafından yürüyün. Biraz ilerleyince, saraya varmadan müzenin giriş kapısını göreceksiniz. Eğer Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret etmeyi planlıyorsanız, oradan da kolayca geçiş yapabilirsiniz.
Müzeye adım attığınızda, önce genel olarak tüm alanı keşfetmenizi öneririm. Giriş kapısı Boğaz’a doğru açılıyor ve siz, tatlı ağaçlık bir yoldan geçerek ilerliyorsunuz. Yürürken sağınıza baktığınızda, havuzlu bahçeyi ve Limonluk Cafe’yi göreceksiniz. Bu bölüm müzenin arka tarafına denk geliyor. Ancak, önce deniz kıyısına doğru devam edin; hemen sağınızda müzenin girişi var. Orayı da geçtikten sonra, Boğaz’ın kıyısında içinizi açacak bir bahçe ve yeşillikler içinde oturulacak banklar sizi karşılayacak. Böylece tüm alanı görmüş ve hissetmiş olacaksınız. Artık gönlünüzce keşfetmeye başlayabilirsiniz.
Benim tercihim, önce Boğaz’ın kıyısındaki banklarda oturup kitap okumak oldu, ardından müzeyi gezdim. Müzeyi gezmek için yarım saat bir saat yetmez; en az 2-3, belki de 4 saatinizi ayırmak iyi olur. Resim sanatıyla özel bir ilginiz varsa, belki tüm gününüzü burada geçirebilirsiniz. Bazı tablolar beni öyle etkiledi ki, karşısında oturup uzun süre bakakaldım. Yine de benim için toplamda 2 saat yeterli oldu. Ama her ziyaretçi için bu süre değişebilir.
Müzenin içeriği hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, şu bağlantıya göz atabilirsiniz: Milli Saraylar Resim Müzesi.
Bu arada, müzeye Müze Kart’la giriş yapabilir ya da tek girişlik bir bilet alabilirsiniz. Bahçelere giriş ise ücretsiz.
Ziyaret ettiğiniz mevsime bağlı olarak içeride oldukça şık bulduğum Şeker Ahmet Paşa Çay Salonu da var. Henüz deneyimleme fırsatım olmadı ama onun da fotoğraflarını paylaşacağım.
Bir kez bu müzeyi ziyaret ettiğinizde, tekrar ne zaman geleceğinizi düşünmeye başlayacaksınız. Hele şimdi, yaz aylarının sonuna doğru burası kim bilir nasıl güzeldir…
Çok çok tavsiye ederim.
Leave a Reply