Birçoğumuz hayatı kendi çizdiğimiz gerçeklik sınırları içinde yaşıyoruz. Karşımızdakini derinlemesine tanımadan, sadece yüzeysel bilgilerle yargılamak genellikle ilk tercihimiz oluyor. Çünkü, davranış nedenlerini anlamaya çalışmak her zaman daha karmaşık ve yorucudur. Yargılarken de elimizde yeterli değerlendirme kaynağı olduğuna inanıyoruz.Özellikle de bizi besleyen kaynaklar geçmiş deneyimlerimiz ve toplumsal normlar oluyor. Ne kadar da makul değil mi?
İşte tam da burada yanılgılarımız başlıyor. Bu denklemde hata yapma olasılığımız dai ne yazık ki hataların etkileri de oldukça yüksektir. Bu denkleme eş değer hayat içinden çok derin ve duygusal örnekler verebilirim, ancak amacım kimseye duygusal anlar yaşatmak değil. Sadece insan olarak günlük yaşam içinde basit bir tercihimiz ile nelerin değişebileceğinden bahsetmek.
Örneğin, hiç tanımadığımız, hatta henüz merhaba bile diyemediğimiz ve hayatımıza pozitif etki yaratabilecek potansiyeldeki yeni bir komşumuzun geldiği ilk günlerde bir sabah kapısının yüksek gürültüyle çalındığını düşünelim. İlk tepkimiz genellikle, “Nasıl bir insan bu acaba?Memleketimin deyimiyle ‘Kapısız köyden mi geldin?” gibi düşünceler olabilir.
Bir de üzerine birkaç dakika sonra kapının yüksek bir gürültüyle çarparak kapanması ve ardından ayak sesleri duyalım. Evimizde sakince otururken, tanımadığımız birinin çıkardığı bu rahatsız edici sese içimizden “Nasıl insanlar var yahu etrafında?”,”Hadi hepimize geçmiş olsun!”. gibi tepkiler verebiliriz. Karşı taraf bizi duymaz, sormaz ve içimizden söylenmek ve hatta söylenmeye devam etmek çok mümkün. Belki yüksek sesle devam edersek evde yaşayanları da etkileyebiliriz. Hatta samimi komşularımızla sohbet ederken, bu yeni komşunun nasıl biri olduğunu sorduklarında, henüz tanımadığımız halde bu soruya acımasızca yanıt verebiliriz.
Neden mi? Çünkü kapıyı yüksek bir gürültüyle çarparak kapatmak, toplum kuralları gereği yapılmaması gereken bir eylemdir veya daha önce buna benzer kaba komşularımız olmuş olabilir, onları hatırlamış olabiliriz. Bu bakış açısıyla yaklaşmak en kolayıdır.
Ancak aynı komşunun bakış açısından o günü değerlendirdiğimizde, kızı trafik kazası geçirmiş olabilir ve kardeşi koşarak haber vermiş, ardından hastaneye koşmuş olabilirler. Ancak kendimiz ve yakın çevremizdekileri etkileyerek, neredeyse içimizden ‘Merhaba’ demek bile gelmemektedir. Ve önümüzdeki günlerde zorlu günler bekleyen komşumuza bırakın ‘Bir şeye ihtiyacınız var mı?’ demeyi, kendisinin de artık ‘selam bile vermeyen komşuları’ için ön yargı paketi hazır olacaktır.
İşte tam burada hikaye başlar; karşımızdakini henüz tanımadan sıfatlandırmışız ve artık karşılaştığımızda bu yargılarımızdan kaçamayız. Gülümsese bile biz arka planda kapıyı yüksek bir gürültüyle çarparak kapatan komşumuz olarak hatırlarız.
Benzer şekilde, iş yerinde de yanılgıya düşebiliriz. Mesela, iş arkadaşımızın bir toplantıya geç kalması durumunda, hemen “Sorumsuz” veya “İlgisiz” gibi etiketler yapıştırabiliriz. Oysa belki de o gün, çocuğunu okula bırakmak zorunda kalmıştır ya da sağlıkla ilgili bir sorun yaşamıştır. Gerçek nedeni bilmeden yapılan bu tür yargılar, iş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Halbuki herşey yolunda mı? sorusu belki de kendisini daha yakından anlamak ve tanımak için bir adım olacaktır.
En kibar komşumuzla veya iş arkadaşımızla hikayemiz başlamadan bitiyor olabilir. Birbirimizi derinden bilmeden, belki de hiç tanımada, hatta sosyal medyada gördüğümüz birkaç kare fotoğrafla birtakım yargılara varıyor ve hayatımızın akışını farkında olmadan nasıl değiştiriyoruz, kim bilir. Bu yazıyı okuyan herkese böyle düşündüğümüzü söylemek değil amacım, ancak insan olarak bu yanılgıya düşme ihtimalimiz hep var.
Bildiğimizi zannettiğimiz yanlışlardan, daha doğruya kavuşabilmek dileğiyle…
Leave a Reply