Nice ve Monte Carlo Otel Keşfi
Ağustos ortalarında bir haftaya denk geldi French Riviera seyahati.. Bir mozaik gibiydi. Her parçasına tek tek baktığında ne kadar da farklı. Halbuki hepsi biraraya geldiğinde nasıl da tam ve güzel. Bu tatil de öyleydi benim için. Başka başka diyarlar sığdı altı günün içerisine. Üç ülke, beş şehir gibi sayılar da verilebilir ama o kadar derindi ki hissettiklerim. Birkaç kelam edeyim istedim. Görkemli şehirleri ışıltılar hayranlık uyandırırken, doğa harikası koyların limanların huzurunda kaybolabiliyorsun. Tarih kokan şehirlerde, tüm bilgi dağarcığındaki hikayelere dair senaryolar geçebiliyor zihninden. Ne güzeldi deniz kıyıları diyebilirim mesela; hırçın dalgalar da vardı, çarşaf gibi sular da. Ama en güzeli maviyle yeşilin biraraya gelişiydi. Tamam tamam kendi duygularıma çok inersem size gördüklerimi anlatamam doğru. Biz günlerin hepsini dolu dolu yaşamak istedik. Şöyle ki, bu geziyi dört arkadaş planlarken ilk rota Barselona’dan Florensa’ya doğru uzanan sahil kesimi bölgelerden oluşmuştu. Ancak her şehirin şahsına münhasır oluşu yedi günde keyifle gezmemizi engelleyebilirdi.
Birkaç gün ardından hızla karar verildi ve “rota göründü!”. Monte Carlo’da konaklayacak ve tatil süresince doğu ve batı yönlerinde doğru sahil kenarından turlarımızı yapacaktık. En önemlisi de hayallerimin lavanta bahçelerine, mor ve lilanın tüm güzelliğini sergilediği Provence’e gidecektim. Bahçelerin lavantalarla dolu halini Temmuz ayında görebiliyorsunuz bu bölgede, biz ise bir ay gecikmeli orada olacaktık. Yani budanmış tarlalar bizi bekliyordu aslında ama belli mi olur belki de görürüz dedik. E hayal kurmak güzeldir her zaman.
Seyahat Atatürk Havalimanı’ndan başladı, sanah 08:30’da uçtuk, üç saat kadar sürdü. Nice Airport’ta indik ve daha önceden organize ettiğimiz kiralık arabamızı aldık.
İstikamet; Rota! İlk uğrak Nice Liman oldu. Sabah uçakta ufak tefek atıştırmıştık ama havaalanından çıkıp gelmek yine öğleni buldu. Limana karşı kafe restoran tarzı mekanların bir tanesinde Pizza keyfi yaptık ve oldukça lezizdi. Karınlar doyup, keyifler yapılınca öğle güneşi de olsa hemen hemen limanın etrafını turlamak istedik ve Nice sahilinin liman ile kesişen kıyısına kadar bölgeyi yürüyerek gezdik. Limanda her boydan çokça tekne ve yat vardı. Şehrin binaları oldukça eski ve tarih kokuyordu. Cafe Restoran tarzı mekanlar genelde turist ağırlıyor gibiydi. Sahil kesimi de oldukça rağbet görüyor, bisikletlileri çokça görmek de mümkündü.
Kısa bir Nice karşılaması ardından artık vakit Monte Carlo’ya gidip otelimize yerleşme vaktiydi. Araba navigasyonluydu. Tavsiyem araç kiralayacaksanız navigasyonlu araç alın derim, yurtdışı internet paketinizi çokça kullanmadan bundan faydalanabilirsiniz.
Avrupa’da her şehir birbirine benziyor deriz ama Nice’ten Monte Carlo’ya geçerken dahi o farkı hissediyorsunuz. Arabalar da ciddi bir segment atlaması görüyorsunuz, şehrin içinde çokça tünel var ve tek yönlüler, navigasyon olsa dahi bir kaçırırsanız genelde kısa sürede biryerden dönüş olmuyor. Yollar oldukça zikzak şeklinde. Sanki stüdyo gibi özel yapılandırılmış bir şehir diyebilirim.
Sonunda otel göründü; Columbus Hotel. Bir yanı yeşilliklerle dolu bir park, bir cephesi denize bakıyor ve hemen dibinde özel uçak pisti mevcut, bir cephesi prensin saray yönüne bakıyor ama görmüyor tabi, bir yönü de şehrin iç tarafına doğru konumlanmış durumda. Konumu seyahatimizi oldukça kolaylaştırır nitelikteydi.
Otelin niteliklerini değerlendirmeye gelince gayet büyük bir yapı. Ben butik otelleri seviyor olduğumdan şehir otellerini pek sevmiyorum ve bu oteli de pek tabi favorilerim arasına alamadım. Ancak bu herkese göre değişir pek tabii. Temel tüm ihtiyaçları karşıladı; genel temizlik, günlük oda temizliği, wireless, otel içi kuaför, açık havuz, küçük bir bahçe, şehire yakınlık gibi. Biz sabah kahvaltısı opsiyonunu aldık, ama pek hayallerimi yakalayamadı. Türk kahvaltısı ile kıyaslamadım merak etmeyin. 🙂 Onu kıyaslarsam tabi karşılık bulması pek mümkün değildi. Ancak Fransız kahvaltısını düşündüğümde kahve ve kruvasan hayali kurduğum doğrudur. Ancak pancake e talim ettim. Kruvasan dahi pek başarılı değildi. Neyse diğer ihtiyaçları karşıladığından genel memnuniyeti sağladı. Odalarımıza yerleşir yerleşmez hemen biraz havuz keyfi yaptık ve çarşının içini gezmeye karar verdik. Beğenirsek biryerlerde akşam yemeği için oturacaktık. Ancak diğer taraftan da otelin denize bakan bahçe tarafını gözümüze kestirmiştik orada da keyfi yapmak başka güzel olurdu. Tabii sonunda kaptık malzemeleri ve saatlerce süren keyfimizi yaptık.
Ertesi gün yoğun bir gün olacağından bu akşam iyice dinlenmeliydik.
Yazımın içeriğinde çokça fotoğraf olacağından tek bir yazıda toplamadım ve ayrı ayrı bölümler oluşturdum. Aşağıda bu bölüme dair fotoğrafları bulabilirsiniz. Devamı da pek yakında ikinci bölümde… 🙂
Yolculuk başlarken
Nice Limandan öğle yemeğini yediğimiz restorandan görüntüler
Nice’teki yürüyüşümüzden görüntüler
Nice’ten Monte Carlo’ya giderken;
Hotel Columbus’taki penceremizden görüntü
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Kenan ARSLAN says
Merhabalar Elif Hanım. Yazınızı okudum gerçekten çok güzel bize ilham olacak emin olun. Size bazı sorularım olacak. Biz 2 kardeş ve aileleri olarak toplam 6 kişi sömestr tatilinde 6 günlük gidiş Marsilya dönüş Bologna bileti aldık. Araba kiralayarak bir gezi düşünüyoruz. Ben netteki araştırmalarımda sizin gibi gezginlerin bu tür rotalarda hep tren ve/veya otobüslerle yapıldığını gördüm. Sizin deneyiminize göre arabayla nasıl bir rota çizebiliriz. Özellikle geceleri hngi şehirlerde konaklamamızı önerirsiniz? Şimdiden çok teşekkürler.
Elif Başlak says
Merhaba Kenan Bey,
Yorumunuz icin tesekkur ederim, umarim bir faydasi olur.
Rota vermek pek uygun olmayabilir, bizim gittigimiz mevsim ve yapilacaklar da biraz farkliydi ancak yazimda da belirttigim gibi birkac yere ugramanizi tavsiye edebilirim. Cannes bu kevsimde de gezilesi bir sahil sehridir diye tahmin ediyorum. Nice ve Antibes de sahil sehri olup arabayla mutlaka gecin diyebilecegim uzunca bir sahil kiyisi. St Tropez kucuk bir liman sehri ugramakta fayda var oraya gitmisken. Ancak Portofino’yu mutlak tavsiye ederim. O mevsim limanda oturmak guzeldi, gideceginiz tarihte nasıl olur bilemiyorum ama fena olmaz heralde☺️ Esas bu donemde Tuscany yine guzel olabilir. Firsat yakalayabilirseniz Siena ve San Gimignano’yu ugrayin derim. Sokaklarini ve tarihi yapılarını gezmek icin oldukca keyifli iki sehir. Ve de Monteriggioni de keza kucuk bir turlama icin olabilir. Size ve ailenize keyifli seyahatler dilerim.☺️