Yeni bir haftaya daha merhaba. Gönlümden geçen, herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu, temsilcilerini özgürce seçebildiği bir dünya. Farklı düşüncelerin çarpışıp birbirini iyileştirdiği, geliştirdiği bir toplum.
Ne yazık ki, bu isteğimi paylaşmayanlar da var. Okumaktan hoşlanmayan, karşılaştırma yapmayı sevmeyen, “Birisi benim yerime hem düşünsün hem karar versin,” diyenler de mevcut. Bu gerçeği göz ardı etmemek gerek. Bu, bizim ülkemizin gerçeği.
Ancak ben, bu ülkenin hangi partiyi desteklerse desteklesin, seçme ve karar verme hakkını elinde tutmak isteyen bir çoğunluğa sahip olduğuna inanıyorum. Bu benim için bir umut ışığı. İnadına umut sebebi. Umutsuzluğun karanlığında kaybolmak istemiyorum.
Gönül isterdi ki hile hurda olmasın. Ama oldu ve hep olacak. Hayatın hangi alanında yok ki? Siyaseti sevmiyorsan bile yapabileceğin tek şey, hakkını aramaktır. Başka çare yok. Buradan yükselen bağırışlar, küfürler hiçbir yere varmayacak, hiçbir sonuca ulaşmayacak. Geçmişte de ulaşmadı.
Peki ya sonra? Sonrasında kendi adıma yapabileceğim tek şey, kendim için çalışmak. Okumak, öğrenmek, ne varsa daha fazla bilgi edinmek, daha güçlü olmak, ayaklarımı yere sağlam basmak. Zamandan, mekândan, şehirden bağımsız güçlü olmak. Herkes için böyle olmalı bana kalırsa. İster evladına ister yeğenine veya kime dokunabilirsen onu besle. Karar verebilen insanlar yetiştir bu dünyaya. Öfkeyle, kinle değil, umutla ve sevgiyle.
Çocuklar çok küçük yaşta dahil oldular bu kaosa. Daha da içine çekilmeden, boğulmadan ilerleyelim dilerim. Haydi ben işimin başına dönüyorum.
Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.
Nâzım Hikmet
Leave a Reply